Faiz İndirimi Hangi Koşullarda Olur?

faiz-indirimi-hanig-kosullarda-olur
faiz-indirimi-hanig-kosullarda-olur

Enflasyonun aylık yüzde 1.2 yükselerek yüzde 19.25’e çıkmasının arkasından Merkez Bankası’nın faiz indirimi için elinin zayıfladığı düşünülürken Başkan Şahap Kavcıoğlu’nun veri açıklanmadan kısa süre önce ekonomistlerle yaptığı toplantıda besin dışı çekirdek enflasyona vurgu yapması ekonomistler içinde ‘faiz indiriminin yaklaştığı’ şeklinde yorumlandı. Kavcıoğlu’nun vurguladığı çekirdek enflasyon, ağustosta bazı otomotiv ürünlerinde meydana getirilen ÖTV düzenlemeleri ile birlikte yüzde 17.47’den yüzde 16.78’ya geriledi. öteki yandan Fed’in güvercin tavrı ve ABD verilerinin kötü gelmesi ile dolar endeksinin zayıflaması, cari açıktaki iyileşme ve turizm gelirleri Merkez’in elini kolaylaştırıyor.

Merkez Bankası Başkanı Prof. Şahap Kavcıoğlu’nun yatırımcı ve ekonomistlerle yaptığı son toplantıda daha önce enflasyonun üzerinde politika faizi verileceği şeklinde kullandığı dili değiştirmesi ekonomistler arasında faiz indiriminin kapısının aralandığı şeklinde yorumlanmaya başlandı. Edinilen bilgilere göre Kavcıoğlu toplantıda yaptığı konuşmada özellikle gıda dışı çekirdek enflasyona vurgu yaparak Türkiye enflasyonunun yüzde 26’sını belirleyen gıdadaki yüksek oynaklığa dikkat çekti. Ekonomistlere göre Kavcıoğlu, tüm dünyada gerçekleşen bu oynaklıktan para politikasının etkilenmemesi gerektiğini anlatmaya çalıştı. Öncelikle şunu belirtelim; Kavcıoğlu’nun yaptığı toplantı açıklanan ağustos ayı enflasyon verisinin hemen öncesindeydi. Enflasyon verisi özellikle gıda fiyatlarındaki yüzde 3’ün üstündeki artış ile yıllık yüzde 19.25’e tırmanınca Merkez Bankası’nın elinin artık faiz indirimine gidemeyeceği yorumları yapılmaya başlandı.

OTOMOTİV ÖTV’SİNDEKİ DÜZENLEMENİN ETKİSİ

Ancak Başkan Kavcıoğlu’nun ekonomistler ve yatırımcılarla yaptığı toplantıya katılanlar aynı şeyi düşünmedi. Bir çok ekonomist Kavcıoğlu’nun yüksek gelen ağustos enflasyonundan haberdar olduğunu tahmin ediyor. Faiz indirimine ilişkin diğerlerinden farklı düşünmelerinin nedeni ise tam da Kavcıoğlu’nun toplantıda dikkat çektiği gıda dışı çekirdek enflasyonun ağustosta bazı otomotiv ürünlerinde yapılan ÖTV matrahı düzenlemeleri ile birlikte (böylece bazı otomobillerde fiyat düştü) yüzde 17.47’den yüzde 16.78’ya gerilemiş olması. Daha da önemlisi Başkan Kavcıoğlu’nun bu düşüşün devam edebileceğini de belirtmiş olması. Ekonomistler her ne kadar sorulan ‘bundan sonra faiz kararlarında çekirdek enflasyonun mu dikkate alınacağı’ yönündeki soruya net bir cevap verilmese bile artık gözler daha fazla yüzde 16.78’e inen çekirdek C enflasyonda olacak.

İş Portföy Genel Müdür Yardımcısı Nilüfer Sezgin konuyla ilgili şu açıklamayı yapmıştı: “TCMB enflasyonla ilgili değerlendirmelerinde çekirdek, gıda dışı ve enerji dışı enflasyon gibi enflasyonun ana eğilimine yönelik göstergelere dikkati çekti. Gıda dışı enflasyonun manşet enflasyonun altında olduğunu ve altında kalmaya devam edeceğini söyledi. Dolayısıyla da TCMB’nin para politikası kararlarında gıda dışı enflasyon gibi çekirdek göstergelerin daha etkili olması beklenebilir. Bu da faiz indirimlerinin öne çekilmesine sebep olabilir.”

DIŞARIDAN DESTEK VAR

İçeride kurun değişimini ve dolayısıyla faiz kararını belirleyen etkenlerden birisi olan yurtiçi yerleşiklerin döviz mevduatlarının son açıklanan veriye göre parite etkisinden arındırılmış olarak 3 milyar dolar artarak tarihi en yüksek düzey olan 207.6 milyar dolara çıkmasını da hatırlatarak global gelişmelerin ise şu sıralar Merkez Bankası’nın elini kolaylaştırdığını söyleyebiliriz. Son olarak ABD’de Ağustos ayına ilişkin tarım dışı istihdam verileri oldukça zayıf geldi. Ekonomist beklentileri 733 bin artış yönündeyken, ülkede tarım dışı istihdam 235 bin arttı. Veri ile birlikte dolar güç kaybetti. Çünkü veriler Fed’in resmen başlayan varlık alımlarının azaltılması tartışmaları için temel konumda yer alıyordu. Fed Başkanı Jerome Powell geçen hafta merkez bankasının aylık tahvil alımlarını azaltmaya bu yıl başlayabileceğini, ancak faiz artırımı konusunda acele edilmeyeceğini açıklamıştı. Bu açıklama ölçülü olarak değerlendirilmiş, başta gelişen ülkelerin olmak üzere çok sayıda para birimi dolara karşı değer kazanmış, borsalar yükselmişti. Yeni veri bu süreci destekledi. Kısacası Fed’in güvercin tavrı ve cuma günü açıklanan tarımdışı istihdam gibi bu tavrı destekleyecek tüm veriler Türk Lirası’nın dolara karşı güçlü tutarken Merkez’e kolaylık sağlıyor. Ancak burada da birçok ekonomist bol likiditenin varlık balonları yaratıp önemli krizlere neden olacağı endişesi taşıyor. Tabii bu durum Türkiye ve Türk Lirası açısından da şu anda olumlu olan sürecin tersine dönebileceği anlamına geliyor.

CARİ AÇIK VE TURİZM ETKİSİ

Faiz indirimi için Merkez’e güç veren bir diğer veri, cari açık ve turizm gelirleri. Neden? Çünkü Merkez, faiz indirirken en çok korkulan kurun ateşini yükseltmesi ve bunun da dönüp enflasyonu tekrar tırmandırması. Yeterli döviz girdisi bu nedenle faiz politikasında önemli yer tutuyor. Bu yıl beklendiği kadar olmasa da yaz aylarında turizmden döviz girdisi devam ediyor. Henüz rakamlar ortaya çıkmadı ancak beklentiler olumlu. Bu yılın ilk 6 aylık verilerine göre cari açık geçen yılın aynı dönemine göre 7 milyar dolar azalarak 13,6 milyar dolar olarak gerçekleşti. Aynı dönemde net sermaye girişi 12,2 milyar dolar olarak gerçekleşti ve döviz arzı olarak ekonomiye dahil oldu. Yılın 6 ayında net hata ve noksan kaleminde 8,7 milyar dolar kaynağı belli olmayan bir döviz fazlası bulunuyor. Bu döviz arzı da eklenince ödemeler dengesi toplamda 7,2 milyar dolar döviz fazlası yarattı ve bu Merkez’in rezervlerine eklenmiş durumda. Ödemeler dengesindeki bu olumlu tabloda ilk 6 ayda bavul ticareti dahil 100 milyar doları geçen ihracatın büyük etkisi var. Katar, Çin ve Güney Kore ile yapılan swap anlaşmaları Merkez Bankası rezervlerini artırarak döviz varlığı anlamında güven sağlıyor. IMF’den son gelen 6,4 milyar dolarlık SDR imkanı ile bu güven biraz daha artıyor.

TEK ENGEL MANŞET ENFLASYON

Göründüğü gibi hem global gelişmeler hem yurtiçi rakamlar faiz indiriminin yolunu açıyor. Ancak tek sorun bir çok ekonomistin faizin düzeyinin belirlemesinde mihenk taşı olarak aldığı manşet enflasyonun başta gıda fiyatlarındaki artışlarla yüksek olması ve daha da yükselmeye devam etmesinin beklenmesi. Ücret gelirlerinin milli gelir içindeki payının düşmesi ile vatandaşların hissettiği enflasyonun daha da yüksek olması bir yandan birikimlerini Türk Lirası varlıklarda değerlendirmesinin önünde engel olurken diğer yandan bu durumun sonucu olan dolarizasyon ekonominin tüm dengelerini bozuyor.